Mısır’da askeri cunta rejiminin 3 Temmuz 2013’teki darbeden bu yana muhaliflere yönelik baskısını artırdığı bir gerçek. Buna rağmen Abdülfettah El-Sisi’nin özellikle önde gelen Batı ülkeleri tarafından taltif edilerek desteklenmesi demokratik ilkelere sahip olduğu iddia edilen ülkelerin bu değerleri gerçekten ne derece benimsediklerinin sorgulanmasına neden oluyor.
Önceki haftalarda Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Sisi’nin ülkesinde ciddi insan hakları ihlalleri işlemesine rağmen, Berlin’de en üst düzeyde ağırlanması insan hakları kuruluşlarının tepkisini çekti. Merkel’in Sisi’ye yönelik bu ilgisinin arkasında ise Siemens firmasının Mısır’a yapacağı 9 milyar dolarlık yatırımın olduğu ortaya çıktı. İmzaların atılmasından birkaç gün sonra Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanı dahil onlarca kişiye idam cezası verilmesi kararına ‘Mısır’ın içişleri’ olduğu gerekçesiyle yorum dahi yapamayan Almanya, pek tabii ki 9 milyar dolarlık anlaşmanın geleceğini garantiye almak istiyordu. Siemens firmasının da ‘idam kararlarının Mısır’daki hukuk sistemiyle ilgili olduğunu ve kendi yatırımlarını etkilemeyeceğini’ açıklaması şaşırtıcı olmadı.
Almanya’dan sonra Macaristan’a ziyaret gerçekleştiren Sisi, burada da üst düzeyde ağırlandı. Macaristan Başbakanı Orban, Sisi ile yaptığı ortak basın açıklamasında “Biz demokrasi öğretmenleri değiliz. Batı dünyasında başarılı sonuçlar alınan toplumsal sistemler, başka medeniyetlerde de başarılı olabilirler. Ama buna karar vermek bizim görevimiz değil. Bu kararı her millet, kendisi vermeli” diyerek demokrasinin belki de Ortadoğu için uygun olmadığını ima etmiş ve bir anlamda Mısır’daki askeri yönetimi tasdik etmiştir. İşin ilginç tarafı Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin liderinin “Belki de demokrasi Mısır için uygun değildir” iması hemen hemen hiç tepki çekmemiştir.
Ekonomik çıkarlar
Şubat ayında Mısır’a 6 milyar dolar tutarında 24 adet Rafale savaş jeti satışı yapan Fransa, Sisi’ye destek veren ülkelerin başında gelmektedir. Uzun yıllar satışını yapamadığı bu uçaklara ilk müşterisini bulan Paris yönetimi, kısa sürede Katar ve Hindistan gibi ülkelerle de anlaşmıştır. 25 Haziran’da ise Fransa, satışını daha önce yaptığı ve çok amaçlı kullanılabilecek olan 1 milyar euro değerindeki fırkateyni teslim etmiştir. İki ülke arasında savunma sanayi alanında devam eden işbirliklerinden ötürü olsa gerek Mısır’daki idam kararları sorulduğunda Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu kararın Mısır’ın içişleri olduğundan yorum yapamayacağını söylemiştir.
Demokratik değerleri ile övünen ve demokrasinin gelişmesini bir ilke olarak kabul eden Batı ülkelerinin Mısır’da insan haklarını ciddi anlamda ihlal eden, özgürlükleri kısıtlayan, muhalif seslere yaşam şansı tanımayan bir rejime bu derece olumlu yaklaşarak ve işbirlikleri kurarak muamele etmesi her şeyden önce Batı’nın inanılırlığını ve güvenirliğini zedelemektedir.
Bu ülkeler nezdinde halkların yaşam haklarının elinden alınması, siyasi baskıya maruz kalmaları ya da ülkelerin ekonomik gelişmişliğinden hiçbir pay sahibi olamamaları bir endişe nedeni değildir.
Mansur’un tutuklanması
Burada otoriter bir yönetimle demokratik bir ülke arasında yazılı olmayan bir anlaşma vardır. Demokratik ülkeler ekonomik ya da bölge siyasetindeki çıkarlarının korunması adına otoriter rejimle işbirliğini sürdürürken bir taraftan kendi çıkarlarını maksimize eder diğer taraftan da rejime içerideki uyguladığı baskıdan dolayı ihtiyacı olan meşruiyeti verirler. Halihazırda Mısır’da yaşananlar ve Batı ülkelerinin böylesi bir rejimi ayakta tutma çabaları bu durumun göstergesidir.
Otoriter liderle demokratik bir ülke arasındaki bu ilişki biçimi bazı örneklerde ise beklenmeyen sonuçlar doğurabilir. El-Cezire’nin Arapça yayın yapan kanalında çalışan Mısırlı gazeteci Ahmed Mansur’un herhangi bir hukuki dayanak olmaksızın, sadece Mısır makamlarının talebi üzerine Almanya tarafından gözaltına alınması bu duruma örnektir. Mansur’un hapiste olduğunun duyulmasının ardından Almanya’ya karşı ciddi tepkiler yükselmiş ve Mansur iki gün sonra serbest bırakılmıştır. Olayın ardından tepkiler dinmezken Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü Almanya hükümetini yapılan hukuksuz uygulamadan dolayı açıklama yapmaya çağırmıştır. Almanya Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yapmak zorunda kalarak olanlardan dolayı üzgün olduğunu belirtmiştir.
Bu yazı ilk olarak Sabah Gazetesinde yayınlanmıştır.