Menü Kapat

Filistin’de Uzlaşı Hükümeti Arayışı

Ortadoğu siyasetinin Körfez bölgesinde devam eden siyasi kriz, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yaşanan gelişmeler ve İran ile ABD arasında artan tansiyona odaklanıldığı bir dönemde bölgenin konjonktürel olmayan krizlerinden Filistin meselesinde hayati bir gelişme yaşandı.

Filistin'de Uzlaşı Hükümeti Arayışı

Ortadoğu siyasetinin Körfez bölgesinde devam eden siyasi kriz, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yaşanan gelişmeler ve İran ile ABD arasında artan tansiyona odaklanıldığı bir dönemde bölgenin konjonktürel olmayan krizlerinden Filistin meselesinde hayati bir gelişme yaşandı. On yıldır iki ayrı yapıya bölünmüş olan Filistin’deki siyasi kadrolar uzun görüşmeler ve geniş kapsamlı müzakerelerin ardından ayrılığa son verme kararı aldı. Batı Şeria’da yönetimi elinde bulunduran Fetih ile Gazze’de 2006 yılındaki seçimleri kazandıktan sonra özellikle İsrail tarafından ciddi bir ambargoya maruz bırakılan Hamas uzlaşı hükümeti çatısı altında bir araya geldi. Varılan anlaşmaya göre Hamas kendisinde bulunan birçok yetkiyi uzlaşı hükümetine devretmeyi kabul ederken Filistinli taraflar arasında uzun vadeli bir birlikteliğin kurulabilmesi için de umut vermiş oldu.

Hamas’ın Uzlaşı Hükümeti Motivasyonları

Bu noktada uzun yıllar sonra Hamas’ı masaya oturmaya ve uzlaşı hükümetine onay vermeye ikna eden bazı sebeplerden bahsedilebilir. Bunlardan ilki Hamas yönetiminin Gazze bölgesinde devam eden insani krizin çözümü için radikal bir adım atmasının gerekliliğidir. İsrail ve Mısır’ın uyguladığı ambargo nedeniyle elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlara ulaşmada güçlük çeken Gazze halkı ilaç ve gıda tedarikinde de ciddi sıkıntılar yaşamaktaydı. İsrail ve Mısır tarafından kapalı tutulan sınır kapıları nedeniyle dünyaya erişimleri de engellenen Gazzeliler için bölge bir anlamda açık hava hapishanesini andırmaktaydı. Hamas yönetimi ise bu süreçte özellikle Türkiye ve Katar’ın destekleriyle ayakta kalabilmiş ve bölge halkının sıkıntılarını asgari düzeyde tutmaya çaba göstermiştir. Öte yandan defalarca İsrail’in saldırılarına maruz kalan bölgede binlerce sivil hayatını kaybetmiş, bir o kadarı da maddi ve manevi yıkıma maruz kalmıştır. Her ne kadar bu katliamların sorumlusu olarak uluslararası hukuku hiçe sayıp orantısız güç kullanarak saldırılar gerçekleştiren İsrail gösterilse de Filistin’de devam eden siyasi ayrılığın Tel Aviv’i cesaretlendirdiği de gözden kaçırılmamalıdır. Dolayısıyla bu durumun ortadan kaldırılarak İsrail karşısında Filistin mücadelesinin tek bir cephe halinde yürütülmesi Hamas’ın uzlaşı hükümetine destek verme konusundaki önemli motivasyonlarından birisi olmuştur.

Bununla birlikte Ortadoğu siyasetinde yaşanan kimi gelişmeler de Hamas’ın Filistin’de uzlaşı hükümeti kurulmasına ikna olmasına öncülük etmiştir. Bu gelişmelerden ilki olarak Hamas’ın ideolojik ve siyasi düzeyde en yakın görüldüğü hareket olan Müslüman Kardeşler’e yönelik Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından başlatılan bölgesel baskı ve dışlama politikasının başarılı olması gösterilebilir. Mısır’da 3 Temmuz 2013’te gerçekleştirilen askeri darbe ile başlayan bu süreçte birçok bölge ülkesi Müslüman Kardeşler hareketini terör örgütü ilan etmiş ve bu durum Hamas’ın hareketle olan bağını arka plana atmaya mecbur bırakmıştır. Hamas’ın 2017’nin Mayıs ayında açıkladığı yeni stratejisinde “Müslüman Kardeşler’in bir kolu olduğu” bilgisine yer vermemesi bu durumun bir göstergesi olarak okunabilir.

Hamas’ın uzlaşı hükümeti konusunda yeni bir tutum benimsemesini etkileyen bir başka gelişme de geçtiğimiz Haziran ayında Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın başını çektiği ve bölgede Müslüman Kardeşler karşıtı blok olarak isimlendirilebilecek olan ülkelerin Katar’a karşı başlattıkları yaptırımlar olarak gösterilebilir. Özellikle 2007 yılından bu yana Hamas’ın en önemli bölgesel destekçilerinden birisi olan Katar bölgeye ciddi mali yardımlarda bulunmuştur. Öyle ki 2012 yılında o dönemki Katar Emiri Hamad bin Halife Sani Gazze’ye ziyarette bulunmuş ve birçok projenin açılışını yapmıştır. Hamas’a bu derece destek olan Katar’ın geniş kapsamlı bir siyasi taarruza maruz kaldığı bir ortamda Hamas’ın siyasi manevra alanının ciddi ölçüde daraldığı ve bu nedenle uzlaşı görüşmelerinde olumlu bir tutum sergilediği söylenebilir.

Uzlaşı Hükümeti ve Bölgesel Aktörlerin Pozisyonları

Son olarak Filistin’deki uzlaşı hükümetinin bir diğer önemli boyutu ise Mısır ile ilgilidir. Askeri darbeyi izleyen dönemde iç siyasette birçok kriz yaşayan ve ekonomik anlamda ayağa kalkmayı başaramayan Sisi rejimi, özellikle meşruiyet kazanma arayışı çerçevesinde dış politikada daha aktif bir tutum izlemektedir. Bu bağlamda uluslararası düzeyde birçok girişimlerde bulunan Mısır yönetimi bölgesel anlamda da İsrail, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerle yakın iş birliği içerisine girmiştir. Dış politikadaki etkinliğini bölgesel meselelerde de göstermek isteyen Kahire bu anlamda Filistin konusunu son dönemde daha yakından gündemine almıştır. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı birçok kez Kahire’de ağırlayan Mısır liderliği özellikle istihbarat birimleri aracılığıyla Hamas üzerinde baskı kurarak hareketi uzlaşıya zorlamayı hedeflemiştir. Bu süreçte İsrail ile yakın temas içerisinde olan Kahire, ilk etapta uzlaşı hükümetinin kurulmasını sağlayarak Hamas’ı siyasi denklemden çıkarmayı amaçlamakta daha sonra da uzlaşı hükümeti liderliğine kendi pozisyonuna yakın bir ekibin gelmesini sağlayarak Filistin meselesinde hem kendisi hem Körfez ülkeleri hem de İsrail açısından maksimum çıkar sağlamayı arzulamaktadır.

Bölgesel bağlamda Filistin’deki gelişmelerin ilgilendirdiği diğer önemli aktör ise Türkiye’dir. Filistin konusunda ciddi bir hassasiyete sahip olan Erdoğan liderliği konuyla ilgili birçok kez bölgesel girişimlerde bulunmuş, İsrail’in Filistin’e yönelik politikaları nedeniyle bu ülke ile ilişkilerini askıya almıştır. Bölgedeki insani krizin çözülebilmesi ve ambargonun hafifletilmesi adına İsrail ile yeniden masaya oturan Ankara, Tel-Aviv yönetiminin kendisinden özür dilemesi ve Gazze’ye yönelik ambargoyu hafifleteceğine dair teminat vermesinin ardından bu ülke ile ilişkilerini normalleştirmiştir. İzleyen süreçte özellikle bölgedeki insani krizin aşılması için Gazze’ye birçok kez yardımda bulunan Türkiye, Hamas yönetimine olan desteğini de sürdürmüştür. Filistinli taraflar arasındaki uzlaşı hükümeti girişimini çok taraflı bir bölgesel inisiyatif olarak gören Ankara, yapılan anlaşmadan memnuniyet duyduğunu açıklamıştır. Suriye ve Irak başta olmak üzere dış politikada birçok farklı mesele ile aynı anda meşgul olan Türkiye, Filistinli tarafların uzlaşarak tek sesli bir yapı oluşturmasını uzun süredir desteklediği iki devletli çözüm önerisinin gerçekleşebilmesi açısından önemli bir adım olarak görmektedir.

Son olarak konuyla ilgili İsrail ve ABD’nin nasıl bir tutum alacağı da uzlaşı hükümetinin geleceği konusunda belirleyici olacaktır. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu yaptığı açıklamada Hamas’ın İsrail’i tanıyıp saldırılarını sonlandırana kadar uzlaşı hükümetini tanımayacaklarını belirtmiş, bu girişimin bölgede barışa ulaşılmasını daha da zorlaştıracağını savunmuştur. Ancak izleyen günlerde İsrail medyasına yansıyan bazı haberlerde Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarını sonlandırabileceği konusunda “olumlu bir yaklaşım”da olduğu belirtilmiştir. Öte yandan ABD’nin de bu süreçte İsrail’e yakın bir pozisyon alacağı tahmin edilebilir. Bunun yanında ABD açısından bir başka konu da yasal düzlemdedir. Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nı “terör örgütleri” listesine alan ABD’nin Filistin yönetimine sunduğu yıllık 400 milyon dolarlık yardımı kesip kesmeyeceği konusu olası bir uzlaşı hükümeti açısından endişeyle izlenmektedir.

Gelinen noktada Filistinli tarafların aynı çatı altında toplanabileceği bir hükümetin kurulması ve bu yönetimin kalıcı olabilmesi, tarafların müzakerelerde teminat verdikleri konularla ilgili tutumlarına bağlı olacaktır. Hamas’ın Kassam Tugayları’nın dağıtılmasına karşı çıkması, bölgedeki memur sayısının azaltılması talebine mesafeli durması ve tünellerle ilgili herhangi bir adım atılmasını istememesi gelecek dönemde uzlaşı hükümeti girişimine tehdit oluşturabilecek durumlar olarak görülebilir. Her ne kadar taraflar Mısır’ın arabuluculuğu ile bir yol haritası belirlemiş gözükse de geçmiş tecrübelerden de hareketle Filistinli tarafların geleceğe dair tutumlarının kesinlik taşımadığı unutulmamalıdır.

Bu yazı ilk olarak Kriter Dergisinde yayınlanmıştır. 

Benzer Yazılar